17 Ekim 2010 Pazar

G-String In, Kıyafetimizden Belli Olan Donlar Out !

“Haydaaa! Bu da nerden çıktı şimdi?” demeyin. İnanın bunu haykırmak için geçerli sebeplerim var. Özellikle son gördüğüm manzara ne yazık ki beni bu yazıyı yazmaya mecbur etti.

Özellikle son yıllarda literatürümüzde daha da fazla yer edinen “prezentabl gözükmek” biliyorsunuz ki bazı kişiler tarafından ayrımcılık olarak kabul ediliyor. Hatta kimi çevreler, firmalara gönderdiğimiz “fotoğraflı özgeçmişler”in bile ayrımcılığa sebep olduğunu söylüyorlar. Zira fotomodel, ya da ne bileyim manken falan olmayacaksak, görsel anlamda özellik gerektirmeyen herhangi bir ofis işi için fotoğraflı özgeçmiş göndermek, genel geçerde pek de güzel sayılmayan insanlar için işin gerektirdiği tüm özellikleri karşılıyor olmalarına rağmen baştan eksi bir puan olarak değerlendirilebilir. Bence bunun altında yatan en önemli detay insanların, ofiste birlikte çalıştıkları kişilerin hoş olmasını istemeleri. Çirkin ve bakımsız insanlarla birarada çalışmaktansa, baktıklarında içlerini açacak güzellikler görmek istiyorlar etraflarında. Peki bunun için insanın dünya güzeli olması mı gerekir? Tabii ki hayır! Ama en azından kendimize daha da yakışan kıyafetler giymek, detaylara biraz önem vermek iyi olur diye düşünüyorum şahsen.

Yani bence‘prezentabl gözükmek’ sadece kişinin kendisini değil, aynı ofiste birlikte çalıştığı kişileri de etkiliyor. Zira hoşunuza giden, ambiyansı güzel ortamlarda bulunmak sizi nasıl mutlu eder, oralarda daha keyifli zaman geçirip o mekanlarda bulunmak için daha çok çaba sarfederseniz, ortamı güzel bir ofiste çalışmak da aynı derecede etkilidir insan hayatında. İnsanın, birlikte çalıştığı kişilerle iyi anlaşabilmesi kadar, o insanları hoş bulması, o insanları beğenmesi, onlardan etkilenmesi de önemlidir çalışma hayatındaki motivasyon açısından. Geçenlerde buluştuğum eski işyerimden bir erkek arkadaşım, “Şirket giderek çirkinleşiyor İsmet” demişti bana. Ben de ne demek istediğini anlamadığımı belirttiğimde, “İnsanın ofise uğrayası gelmiyor artık. Tüm güzel kızlar ya işten çıkarıldı ya da istifa ettiler,” diye açıklamıştı durumu.

Belki bu çok ‘erkekçe’ bir değerlendirme ve bir ‘erkeğin’ bakış açısı ama, itiraf edelim ki biz hatunlar da etrafımızda yakışıklı erkekler olduğunda daha bir motive çalışıyoruz; yalan mı? Onlar bazen işe gitme, bazen kendimizi daha iyi hissetme, bazen ekstra güç sarfetme sebebimiz olabiliyor. Zira, herkes beğenilmek, pozitif anlamda dikkat çekmek ister. Peki, bütün bu beğenilmek ve prezentabl gözükmek açısından olaya baktığımızda biz bu durumun neresinde duruyoruz? Yani iğneyi kendimize, çuvaldızı ele batıracak olursak, işe gittiğimiz her Allah’ın günü hoş gözüktüğümüzü söyleyebilir miyiz? Yoksa sabahın kör bir vakti, henüz tam olarak ayılmamış, gözümüz bile açılmamışken sadece öylesine giyiniveriyor, elimize ilk geçeni sırtımıza mı geçiriveriyoruz?
Ben şahsen nezle-grip gibi, pek de önemli olmayan ama insanı gerek motivasyon olarak kötü, gerek fiziksel olarak yorgun ve gerekse de silinmekten kıpkırmızı olmuş burunlar sayesinde çirkin gösterecek hastalıklara karşı mücadelemi bile işe giderken giydiğim kıyafetimle veriyorum. Nasıl mı? O gün daha güzel kıyafetler seçip özellikle kendimi iyi hissetmeye zorlayarak. Çünkü aslında taşıdığımız kıyafet o gün için modumuzu da belirliyor. Hastalıkların önemli bir kısmı da psikolojik olduğuna göre, motivasyonumu yüksek tutarak hastalığın bana yapışıp kalmasına izin vermemiş oluyorum.
Gelelim önemli detaylara. Kadınlar bilirler kıyafeti tamamlayan unsurların ayakkabı ve çanta olduğunu. Mesela şık ve seksi bir eteğin altına giyilen düz pabuçlar, babetler, başka bir kıyafetin altına yakışıyor olsa da, o kıyafetin tamamlayıcısının topuklu bir ayakkabı olduğu aşikardır. Ya da ne bileyim pantolonların yüksek ya da düşük bel olmasının kalçamızı (hatta belki de popo çatalımızı, ki düşük belli pantolonlara dair ayrıca bir yazım olacak) nasıl göstereceğini. Hah, işte tam burada, hazır laf pantolonlara getirmişken ağzımdaki baklayı artık çıkarmak istiyorum izninizle!
Bir insanın (hadi arkasından gördüğünüz bir insanın diyelim) ilk olarak neresine bakarsınız? Valla benim tek bir yanıtım olur bu soruya, o da ‘kalçasına’. Bu hiç şaşmadı şimdiye kadar. Aslında bu soruya hemen hepimizin yanıtı aynı şekilde “Popo” olur diye düşünüyorum. Peki, poposuna baktığınız insanın içine giydiği donu da görmek hoş olur mu? Valla bence olmaz! Olmuyor yani; hem de hiç! Çok iyi giyimli bir kadın düşünün. Endamı, fiziği, kıyafeti taşıyışı, üzerindekilerin uyumu, her şeyiyle mükemmel. Yanından geçtikten sonra bile kendinizi tutamayıp bir kez daha bakmak için kafanızı arkanıza çeviriyorsunuz ve tataaaaammm !! Olan oluyor; hatunun donu belli oluyor giydiği pantolondan!?!@/&! Hoş mu olmuş şimdi kalçalarının üstünden geçen don izi?? Valla olmamış! Yani beni bu yazıyı yazmaya iten ofisteki hatun kişinin, pantolonundan pamuklu olduğu belli olan donunun bıraktığı iz, hiç olmamıştı o kıyafetin içine. Oysa bir g-string geçirmiş olsaydı o popoya, işte o zaman kıyafeti nasıl da güzel gözükecekti kim bilir!

Şahsen ben kadınların pantolon ya da eteklerinden kendini belli eden, kalçanın yuvarlak hatlarının kenarında çizgi şeklini oluşturan ve nispeten paçalı donlara benzeyen(!) o iç çamaşırlarından hiç hoşlanmıyorum! Ve sizden rica ediyorum, sabah evden çıkmadan önce boy aynasına poponuzu dönerek arkadan görünüşünüze de bir göz atın. Giydiğiniz pantolon ya da etek bence asla iç çamaşırınızı belli etmemeli. Yani daha doğrusu o don ordan gözükmemeli! Büyüyü yok etmemeli ve motivasyon edici olmaya devam etmeli; hepimiz açısından!! ;o)

2 yorum:

  1. kimsenin söyleyemediği ama herkesin aklından geçirdiği.utanmadan başkasından duyduğunda ne ayıp dediği şeyleri yazmanız güzel.

    YanıtlaSil