Her günkü rutinim:
Kalkıyorum, işe gidiyorum, işten dönüyorum, yatıyorum.
Kalkıyorum, işe gidiyorum, işten dönüyorum, yatıyorum.
Kalkıyorum, işe gidiyorum, işten dönüyorum, yatıyorum.
Her gün birbirini kovalıyor... Kendimi daha iyi koşullarda, daha büyük bir eve atabilmek için verdiğim bunca uğraş, aslında bir-iki metrekarelik masamın etrafında, başkalarıyla dipdibe çalıştığım sıkış tepiş bir ofiste geçip gidiyor. Bilmiyorum bu kadar acımasız olmak gerekir mi ama, ömür çürütüyorum gibi geliyor bazen. Kendime ayırabilecek zamanım olmadan bir koşturmacanın içinde yıllar birbiri ardına geçip gidiyor. Daha dün gibi 2000 yılında kaç yaşında olacağımı hesapladığım günler. Oysa bakıyorum, 2011’e gelmişiz bile. Ne çabuk! Daha dün yeni yılı kutluyorduk, ben bu satırları yazarken kutladığımız yılın altı gününü bitrmişiz bile.
Bir çare bulmalı bu koşturmacaya ama nasıl? Sihirli değneği olanınız var mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder