16 Eylül 2010 Perşembe

Hoşgeldin Esas Oğlan !

Helloooo ! Yine ben !

Öncelikle çok mutlu olduğum hemen kayıtlara geçsin lütfen. Zira bugün itibariyle sizlere anlatacağım bir Esas Oğlan gerçekten de hayatıma girmiş durumda. Ne kadar zaman boyunca size onunla ilgili bir şeyler karalayacağımı Allah bilir ama en azından kalbim, çok uzun süredir atmadığı kadar pır pırladı bugün. Hani birinden çok etkilendiğinizde kalbiniz daha bir hızlı çarpar, daha hareketli hissedersiniz, içiniz içinize sığmaz ya; tam o cinsten bir pırpırdı bu.

Başıma gelenler sanki bir film setindeymişim hissini vardı bana. Çünkü bugünkü tesadüf, gerçek olamayacak kadar güzeldi bence. Çok da uzatmadan hemen sadede geliyorum.

Şirketimiz son birkaç gündür, işyerinde yeni başlayan bir yakışıklı ile ilgili söylentiler dolayısıyla oldukça
hareketlenmişti. Yok şöyle yakışıklı, yok böyle iyi giyiniyor, yok harika bir gülümsemesi var, yok ne kadar iyi bir öğrenim görmüş şeklinde cümleler havada uçuşuyordu. Hani bazı şirketlerde vardır ya asıl amacı çalışmak değil de koca bulmak olan hatunlar. Hah, işte onlardan bizde de var. Hatta bunlardan bazıları hakikaten sırf gardıroplarını göstermek için işyerine geliyorlar diye düşünüyorum. Zira giydiklerinin parasını, bizim şirketten aldıkları maaşları karşılıyor olamaz. (Bırakın da bir CEO asistanı olarak kim, ne kadar para kazanıyor o kadarını da biliyim; di mi ama?) Bu hatunların kendileri gibi birkaç kişiyle kurdukları (iyi geçinip geçinmemekten değil, sadece aynı giyim tarzı ve ortak kutsal amaç yüzünden) bir ittifakları var. Gelin biz bunlara "Kutsal İttifak" diyelim. Bu Kutsal İttifak, şirkete yeni bir yakışıklı gelmeye görsün, siz daha yakışıklının şirkete geldiğinden haberdar bile olamadan, hemen Sherlock Holmes'un Dr.Watson'ı gibi araştırmacı kişilikleri sayesinde çocuğun soyağacından,  giydiği donun cinsine kadar her şeyi öğrenmiş olur. Size söz, onlarla ilgili daha detaylı bir bilgi içeren ayrı bir yazı yazıcam; çünkü bence onlar gerçekten incelememiz gereken doneler :) Ama şimdi izninizle esas konuma devam etmek istiyorum.

Şimdiii... Bu Cenkle (çocuğun adı buydu) ilgili söylentiler benim de kulağıma geliyordu ama henüz kendisiyle tanışma fırsatı bulamamıştım. Dün sabah erkenden gerçekleşecek toplantıda ben de Ulu Manitu (Benim Patron) ile birlikte orada bulunacak ve her zamanki gibi not tutacaktım. Bu toplantıya girmeden önce, Ulu Manitu'nun direk raporlarından biri (bilmeyenler için: direk rapor ilgili yöneticiye direkt bağlı olan personel demektir; arada başka bir kademe olmadığını belirtir) telefonla beni arayıp toplantıdan önce 5 dakikalığına Ulu Manitu'nun ofisine gelmek istediğini, mümkün olup olmadığını sordu. Müsait olduğunu belirttikten 2 dakika sonra Ömer Bey, yanında neredeyse hakkında şehir efsaneleri anlatılmaya başlanılmak üzere olan meşhuuur Cenkle masamın dibinde bitiverdi. Başımı kaldırıp tam "Günaydın" demek üzereydim ki, yakışıklı ile gözgöze gelmem ve kıpkırmızı kesilivermem bir oldu! Bizim yakışıklı da beni görünce hafifçe gülümsedi (hatta bayağı bayağı güldü!). Ömer Bey, "İsmet Hanım size yeni finans müdürümüz Cenk Bey'i tanıştırayım. Arzu Hanım  müsaitlerse odasına girip kendisiyle de tanıştırmak istiyorum Cenk Bey'i" dedi. Ben, yanaklarım al al, şu bizim Cenk Beyle el sıkışıp "Aramıza hoşgeldiniz" dedim. Dedim demesine ama, sesim bile zor çıktı, belki sadece mırmırlamış bile olabilirim. "Günaydın" diyen yakışıklı Cenk uzanmış elimi sıkarken, ben hemen aceleci ve heyecanladığım zamanlardaki ne yaptığını bilmez tavırlarımla direkt odaya yönelip Ulu Manitu'nun ofisine kendilerini aldım. Kapıyı kapatır kapatmaz, suratıma su çarpmak ve az önceki şoku atlatmak için doğru kadınlar tuvaletine koştum. Bizim Cenk, benim geçen gün Starbuck'ta karşılaştığım, bana gülümsemesinin nedeninin beni beğenmesi olduğunu düşünerek kırıttığım ve burnumdaki kapuçino köpüğüyle yerin dibine geçtiğim yakışıklının ta kendisiydi! Beni bu şekilde tanımış olduğu için ölmek istiyordum!

Tuvaletten döndüğümde onlar ofisten çıkıp gitmişti. Ben de aklım şu bizim yeni finans müdüründe,
Ulu Manitu'nun toplantı için istediği dokümanlar ve gerçekleştirilecek sunumla ilgili koşuşturmacama geri döndüm. Toplantı bittikten sonra, işyerindeki ve özel hayatımdaki en iyi arkadaşım olan Tuna ile kahve içerken gördük Cenk'i. Etrafı birkaç Kutsal İttifakçı ile çevrilmiş, halinden oldukça memnun gözüken bir tavrı vardı ve tabii ki sinir oldum ! (Bana n'oluyosa!)
 
Ama bu arada kalbimin, tüm gün sebepsiz yere pırpırlanmasına da engel olamadığımı belirtmeliyim. Sanırım bundan sonra işyerindeki günlerim biraz daha hareketli geçmeye başlayacak. 
 
Hoşgeldin Esas Oğlan !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder