Ben artık işe gitmek istemiyorum... Hiç gitmek istemiyorum... Bıktım usandım çalışmaktan; tam tabiriyle milletin ağız kokusunu çekmekten. Normalde ailenizden biri yapsa yüzde yüz kavga konusu olabilecek türden şeyler, patronunuz ya da iş arkadaşınız tarafından yapıldığından tahammül edilmesi gereken şeyler oluveriyor. Neden? Çünkü yaşamak istiyoruz. Yaşamak için yemeğe, içmeye, barınmaya ihityacımız var. Tabii bunların hiçbiri bedava yapılmıyor ne yazık ki. Hepsi için paraya gerek var ve bunun için de, şayet ensesi sağlamlar kulübüne üye değilseniz, çalışmanız gerekiyor.
Bugün yine canım çok sıkıldı. Pazar pazar, evimde keyif yapıp kitabımı okurken, telefonum çaldı. Veee... Sürpriiiz! Arayan bizim Ulu Manitu. Zaten ismini daha blekbörimin ekranında görür görmez anladım canımın sıkılacağını ama sıkıyorsa cevaplama telefonu. Neyse, daha telefonumu açar açmaz başladı bizimki veryansına. Yok efendim seyahatten az önce dönmüş de, arkadaşlarını barbeküye davet etmiş de, meğer bahçıvan çimleri kesmemişmiş, havuzu klorlamamışmış da... Yeşil bir havuz ve uzun çimlerin arasında bataklık gibi yerde nasıl barbekü yapılabilirmiş de... Ben bu adamı kontrol etmemiş miyim de... Falan da, filan da... Çan çan çan ötüp canımı sıkmayı başardı her zamanki gibi. Tabii hemen bahçıvanı arayacağımı ve gerekli ayarlamaları yapmasını sağlayacağımı söyledim ama, kaç para... Pazar keyfimden eser bile kalmadı tabii. Ne kadın ya! Ya da bu patronların hepsi, her daim böyle olmak zorunda mı? Hayatlarında bir şey ters gittiğinde, illa o şey için kendilerinden başka birini suçlu bulup ona çıkışarak kendilerini iyi hissetme çipleri mi vardır nedir. Yoksa böyle olmayı (suçu hep başkalarında bulmayı) yaşadıkça mı öğreniyor bunlar? Bir zamanlar kendi patronlarının onlara yaptıklarının intikamını mı alıyorlar acaba? Hepsinin aynı b*k olmasının bir sebebi olmalı. (Burada sansür yok değil mi, istediğim gibi hitap edebilirim patronların tümüne birden!)
Bir Pazar günü de evimde rahat rahat oturamayacak mıyım, yoksa pazarları artık tatilden sayılmıyor da bana mı haber vermeyi unuttular? Tatil gününde insanın işyerinden telefon alması kadar sıkıcı bir şey olabilir mi yahu? Hem de böyle bir günde arandığınıza göre, kesinlikle ortada bir problem var demektir. Yoksa Ulu Manitu beni niye arasın? Barbeküye çağırmak için değil herhalde !
İşe gitmem için tek itici güç Cenk oldu benim için artık. Her ne kadar ayrı katlarda çalışsak da (ben tabii ki
plazanın en üst katında çalışıyorum) gün içinde bir şekilde denk gelebiliriz diye giydiğim kıyafetlere bile daha bir dikkat eder, özen gösterir oldum. Hatta Tuna ile birlik olduk, onunla ortak arkadaşımız var mı diye bile araştırıyoruz. Henüz araştırmalar bir sonuç vermedi ama, belli mi olur? Umudumu da yitirdiğim gün, bittiğim gündür!
Yani demem o ki, pazar günü Ulu Manitu beni aramışsa eğer, pazartesileri daha bir sendrom oluyorum! O da arkadaşlarıyla eğlenedursun bakalım ! Hayat çok zor !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder