13 Kasım 2010 Cumartesi

Ateş Olsan Cürmün Kadar Yer Yakarsın Patron !

Nasıl olsun işte? Yoğun, bayram tatili neşesi içinde geçmesi gerekirken patron sayesinde biraz da zehir olan, vasat bir gündü... Ama eve dönme faslı bu bayram trafiğinde tam bir işkenceydi desem yeridir herhalde :o(

Benim Ulu Manitu daha ofise adımını atar atmaz bağrınmaya başladı bugün. Aslında tatile de çıkacaktı –hatta şu an yolda- ama tersinden mi kalktı ne –her zamanki gibi-. Neymiş efendim, sabah tartılmışmış da, kilo almışmış da, kadın (evin temizliğini yapan, yemek pişiren kişi) tüm uyarılarına rağmen hâlâ kalori hesabı yapmadan pişiriyormuş yemekleri de... Hep aynı terane; yine bir şeylere canı sıklımış besbelli; hıncını benden çıkarıyor! Yuh yani ! Hatun neredeyse kendi aldığı kiloların cezasını bile başkasına, yani BANA kesecek, pes! Bense tüm bu bağrış çağrışa karşılık "Banane senin kilolarındaaaaaaaannn!!!" diye avazım çıktığı kadar bağırmak, "Ben mi yutuyorum acaba her akşamüstü ofise sipariş ettirdiğin tatlıları... Sabahları ben mi yiyorum yağlı yağlı poğaçaları... Hem, kaç kere söyledik sana içkinin kalorisi çoktur diye ama dinleyen nerdeeeee!" şeklinde bir çıkış yapıvermek için yanıp tutuşsam da, “sıkıyorsa söyle” durumum sözkonusu. Kusura bakmayın ama amiyane tabiriyle G*t ister valla! Tepkim hemen bir emir eri tavırları eşliğinde dökülüyor dudaklarımdan... Tam bir “itilmiş” gibi: "Ben hemen Fatmayla konuşur durumu kontrol altına alırım efendim," diyorum. Tabii içten içe de bu şekilde bir yanıt verdiğim için kendimden nefret ederek ve içten içe çıkıp da onu görmeyeceğim şu uzuuun bayram tatilini düşünüp en derininden nefesler alarak…

Geçen sabah işe giderken sevgili Geveze sayıyordu zor insan tiplerini... Benim patron Geveze’nin bahsettiği hemen her kategoriye giriyordu ama, beni en zorlayan, daha doğrusu en zoruma giden, sanırım kendimi ezik hissettirmesi... Bana bu şekilde davrandığında daha fazla nefret ediyorum ondan.

Ne güzel olurdu aslında bu Ulu Manitu dediğim Arzu isimli cadı yine böyle bir bağırma krizine tutulduğunda, onu hiç dinlemeyip kesonumdan çantamı alarak aniden ofis kapısına yönelsem… Sakin sakin çıksam... Ve bu adımlar insanlık için küçük, ama benim için büyük adımlar olsa... Hatta madem bu bir hayal, bununla da kalmasam... Arkamdan seslense: "Heeeyyy! Nereye gidiyorsun çabuk buraya geri dön!" diye... Ve ben, huşû içinde, ağır çekimde arkama dönüp... "Eşşşşeğin ..." diyerek başlasam ve bu güzelim üç noktanın yerini gerçek anlamda dolu dolu doldurarak ağız dolusu küfrederek bitirsem cümlemi... Tamam kabul ediyorum bu kısımda biraz fazla ileri gitmiş, hatta çok çok ayıp etmiş bile olabilirim; bunlar bir hatunun söyleyeceği sözler değil haklısınız. Ama n'apiim; Allah biliyor içimden geçeni, kuldan mı saklıycam? Benim de hayalim bu işte. Hem bence sonuna kadar da hakediyor hayalimdekileri…

Aranızda hatun patronlarla çalışanlarınız bu tipleri iyi bilir. Bana hak vereceklerdir; inanın bence hatun patron, erkek patrondan çok daha beter. “Bizimle” çalışmak çok zor!... Kaçınızın patronu sert, ters, uyuz, kıl bilmiyorum... Ama benim Ulu Manitu her günümü rezil etmeyi pek iyi beceriyor sağolsun. Paraya ihtiyacım olmasa bir dakika durur muyum ben orada acaba ama, gel gör ki maddi durum içler acısı. Her ayın ilk gününden -hatta belki henüz maaşım hesabıma yatırılmadan- zaten nerelere harcanacağı belli! Eh, gel de sıkıyorsa bas git bakalım!
İşimiz gereği hepimiz çekeriz böylelerini arada bir bile olsa… Patron dediğimiz yükseklerde uçan kartalların çoğu, bize işte o uçtukları yerlerden, tepeden bakar, kendilerini bir matah zannederler. Aslında bilmezler ki sadece business kartında yazdığı kadardır bu dünyada edinebildikleri yer. Ateş olsalar cürümleri kadar bile yer yakamazlar ama, neylersin…

Herkese iyi tatiller !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder