Medyada yer alan bazı pazarlama taktiklerinden pek hoşlaşmadığımı, belki önceki birkaç yazımdan da anlamışsınızdır. Bence böylesine mükemmel kişilerle yapılan reklamlar gerçekleri yansıtmadığı gibi, dış görünüşle ilgili sorunları olan, mutsuz bir kuşak yetişmesine sebep oldu. Erkekler sevgili/eşlerinden modeller gibi görünmesini bekledikleri, bizler de billboardlarda, magazin dergilerinde gördüğümüz modeller gibi olmaya çalışıp olamadığımız, ya da belki bizden beklenileni karşılayamadığımızı düşündüğümüz için mutsuzuz; yalan mı? Sanki dünya sıfır beden, vücudu muhteşem, saçları harika, enfes insanlarla dolu da, tek çirkin ördek bizmişiz gibi. Fazla yemek yemediğimiz halde, sadece karnımızı doyurduğumuz için bile kendimizi suçlu hisseder olduk. Aç gezmek bir alışkanlık oldu sanki. Şimdi de yeni bir moda çıkmış...
Elma tipli yani göbüşü ayvadan biraz hallice, ya da armut tipli yani poposu büyükçe olanlar... Hamile kalıp kilolarını verememiş, fazla kiloları yüzünden koca/sevgililerini diş karıştırmalık, kürdan kıvamında hatunlara kaptıranlar, size sesleniyorum ! Şimdiye kadar uyguladığınız tüm diyet programlarını bir kenara bırakın. Kibrit kutusu büyüklüğünde beyaz peynirlere, daha önce adını bile duymadığınız meyve/sebzeleri bulmak için market market, dükkan dükkan dolaşmaya son. Bahsedeceğim bu yöntem hem sizi incelticek, hem de tüm gün mutlu mutlu bulutlarda gezmenize yol açacak (mış)... Ne mi yapacaksınız? Bol bol içki içecekmişsiniz o kadar! Bunun adı da “Drunkorexia”ymış...
Eskiden insanlar yiyip yiyip kusardı, bunlar bolca içip kusuyormuş öğrendiğime göre. Kimisi tüm gün hiçbir şey yemeyip sadece içki içiyor, gün içinde alması gereken tüm kalorileri bu şekilde alıyormuş. Özellikle Amerika’da üniversite öğrencileri arasında pek yaygınlaşmış son zamanlarda.
Valla beni de üniversitede bir erkek arkadaşım o zamanlar benden çok daha ince ve alımlı bir hatun için terketmişti ve ben de epey bir drunkorexia durumlarına girmiştim. Ama benimki daha çok İbrahim Tatlıses’in Sarhoş şarkısı eşliğinde “İçkiiii nedir bilmeeeezdiiiim... Şimdiiii bir ayyaaaaş olduuuum... Kederle ıııızdırapla hep... Arkaaaadaş olduuuuum...” diye çekilmez sesimle şarkı söyleyerek etrafımdaki arkadaşlara işkence etme olarak zuhur etmişti. Kilo vermem sözkonusu olmuştu ama bunun içtiklerimi çıkartmaktan değil, daha çok sinir bozukluğundan ağzıma lokma bile atmak istememekten kaynaklandığına adım gibi eminim. Zira moralim düzelip eski sevgiliyi unuttuğumda iştahım yerine gelmiş, bir görenin bir daha bakıp “maşşallah!” (evet, iki “ş”li) çektiği eski “ihtişamlı endamıma” kavuştuğumu pek net hatırlıyorum.
Benim bildiğim içki oldukça kalorili ve hatta diyet programlarında bile yasak. Ama demek ki içip çıkartmak en iyisi. Eee, insanoğlu açgözlü. Romalılar döneminden beri varolan bu yiyip yiyip kusma olayı sona ermek şöyle dursun, hâlâ son derece revaçta olduğuna, hatta geliştirilip çeşitli versiyonları sunulduğuna göre insanın gözünü doyurma hususunda bir arpa boyu ilerleyemediği ispat edilmiş oluyor sanırım. Her şeye sahip olmak isteyen açgözlü insanoğlu nasıl mutlu olur ki? Hayır, işin kötüsü bu kadar çok opsiyonun sunulduğu bir dünyada, insanın elindekiyle mutlu olabilmesi için de sağlam bir irade gerekiyor.
Eeee, ne demişler: Komşunun tavuğu, komşuya kaz görünür! Şerefe!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder