5 Kasım 2010 Cuma

New York’ta Beş Minare... Gittim, gördüm, yazdım...

Ben biraz yanılmışım sanki... Daha fazla aksiyon bekliyordum... Zira gerek fragmanlardan, gerek Ömür Gedik’in gazetesindeki köşesinde bahsettiklerinden yola çıkarak, “daha bir aksiyon” filmi zannetmiştim New York’ta Beş Minare’yi. Belki de benim hatam...

Haaaa, aksiyon yok mu var? Benim beklediğimden “daha az” aksiyon olması kötü mü? Haaşaa!

Ben filmi oldukça beğendim. Konu gayet güzel. Mahsunca bir konu yani. Türkiye’nin kanayan yaralarından birine parmak basmış yine; mesaj da yerine gitmiş.

Haluk Bilginer devleşmiş, Mustafa Sandal ise hayatını şarkıcı olarak değil de sinema oyuncusu olarak idame ettirse aç kalmayacağını ispat etmiş. (Hatta şahsi fikrim kendisinin sadece beste yapması ama şarkı söylememesidir) Yine sinema eleştirmeni Ömür Gedik’in yorumlarından yola çıkarak pek beğendiğim, kendisine hasta, kız arkadaşına uyuz olduğum, çok sevgili Engin Altan Düzyatan (valla ismi de biraz porno yıldızı ismi gibi ama) ın performansına gelecek olursak... Ömür Hanım kendisinin gerek İngilizcesi, gerekse duruşu itibariyle yabancı izleyenlerin dikkatini çekeceğini belirtmiş... Belki ayıp olacak ama bence halt etmiş. Zira Engin, her ne kadar enfes bir adam, gerçekten iyi iş çıkaran bir aktör olsa da, bu filmde bu kadar övülecek bir iş yaptığını sanmıyorum; şahsen yani... Gerçi, bir sinema eleştirmeni ile aşık atmak benim haddime değil; ona da haaşaa!!! Ama iyi bir sinema izleyicisi olarak kanaatim budur. Adamın bu şekilde ballandırılacak bir durumu bile sözkonusu değil ki filmde... Mahsun, nev-i şahsına münhasır yine. Amerikalı aktörlerin hepsini (Robert Patrick, Danny Glover...) daha önce izlediniz; boşuna kime benzettiğinizi bulmaya çalışmayın. Zira onlar birilerine benzemiyor, o benzediğini düşündüğünüz aktörlerin ta kendileri! Mahsun iyi oyuncular seçmiş. Ben onlarla ilgili de herhangi bir sıkıntı yaşamadım. Bana tek batan, Mustafa’nın bir yaralanma sahnesindeki ufak bir hareketiydi sanırım. Onun haricinde film gayet güzeldi ama belki bazı detaylar farklı işlenebilirdi. Yani filmin sonunu bozmamak, daha çarpıcı yapmak için bazı noktalarda biraz fazla gizem uygulamışlar. Belki konuyu farklı işleyebilirlerdi; bilemiyorum.

Her zaman söylerim “Gidin, kendiniz görün; kendi yorumunuzu kendiniz yapın!”. Her zaman en iyisi budur.

İyi seyirler!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder